Unutulan bir zanaat
Çömlekçilik
killi topraklar,
çömlekçinin çarkında yeniden yaşam bulur.
VİZYON
Beklentilerinin de üstünde
müşteri memnuniyeti esas alınarak, Dünya markası olarak varlığımızı sürdürmek.
MİSYON
Kalitemizden ödün vermeden ,
zamanında teslimatlar ile sürdürülebilir büyümeyi başarmaktır.
KALİTE POLİTİKAMIZ
Her bir müşterimizi,
ürettiğimiz mal ve hizmette,
rakiplerimizden daha üstün olan
kalitemiz,
zamanında ve istenilen
adetlerdeki teslimatımız,
uygun fiyatımız ile,
sürekli olarak,
beklentilerinin de ötesinde,
memnun etmektir.
DEĞERLERİMİZ
Müşteri Odaklılık
Katılımcılık
Sürekli Gelişim
Dürüstlük
Pozitif Yaklaşım
Şeffaflık / Hesap Verilebilirlik
Katma Değer Yaratmak
Dengeli Paylaşım
Çevreye Saygı
Hukuka Bağlılık
35660
MENEMEN - İZMİR / TÜRKİYE
Menemen; doğusunda Manisa, batısında Foça ve Ege Denizi,
kuzeyinde Aliağa ilçesi, güneyinde Çiğli ilçesi ile çevrili olup yüzölçümü 665
km2'dir.
İlçemiz Manisa Spil dağının devamı olan Dumanlı ve Yamanlar Dağı ile doğudan,
Şaphane dağı ile kuzeyden kuşatılmıştır. Gediz nehri Manisa ovasından sonra
Muradiye ve Emiralem'i geçip ilçemizde 18 km yol aldıktan sonra Maltepe
Beldesinden Ege denizine dökülmektedir.
İlçemiz, İzmir- Afyon - Bandırma demiryolu, Menemen - Manisa karayolu ile İzmir
- Bergama - Çanakkale karayolunun üzerinde olup İzmir merkezine 33 km. mesafede
önemli bir yerleşim alanıdır.
İlçe merkezinin denizden yüksekliği 20 metredir. Akdeniz ikliminin Ege bölgesi
için gösterdiği karakterleri aynen taşımaktadır. Kışları ılık ve yağışlı,
yazları ise sıcak ve kuraktır.
MENEMEN ADINI NEREDEN ALMIŞTIR?
Menemen isminin nereden ve nasıl geldiği kesin olarak belli değildir. Bir
rivayete göre Bergama Kralı EUMEN'in adından gelmiştir.
İkinci rivayet Farsça'dan geldiğidir. Pers egemenliği sırasında Pers kralı
şehri aldıktan sonra "Ben Aldım, Ben Aldım" şeklinde haykırır. Acem dilinde
"Ben"in karşılığı "Men"dir. Bu deyiş günümüze değin değişerek Menemen adını
almıştır.
Diğer bir rivayete göre ise Bizans Egemenliği sırasında şehre "MAINEMENAU"
adının verildiği söylenir. Bu deyiş zamanla değişerek Menemen şehrini
almıştır. Bu diğerlerinden daha tutarlıdır.
Yalnız kesin olan birşey varsa Menemen adının 400 yıl öncesinden MELEMEN
şeklinde söylendikten sonra MENEMEN olduğu. Bunun en kesin kanıtı Evliya
Çelebi'nin Seyahatnamesidir. Evliya Çelebi 1671 yılında geldiği Menemen'de
şehir adını Melemen şeklinde telaffuz etmektedir.
MENEMEN'İN TARİHÇESİ
Menemen'in kuruluşu milattan önce dayanmakla birlikte kesin bir tarih
saptanmış değildir. İlçenin M.Ö 1000 yıllarında Eoliyenlerle İonyalıların
hudutlarını oluşturan Gediz (Hermos) nehrinin sol sahiline yakın olan bugünkü
Yahşelli Köyü civarında kurulduğu zannedilmektedir. M.Ö 263-241 yılları
arasında da Asarlık köyü yakınlarına nakledildiği, Anadolu Beylikleri
zamanında bugünkü yerine taşındığı bilinmektedir.
Uzun yıllar İonyalıların egemenliği altında kalan Menemen, daha sonra
Frigyalıların egemenliği altına girmiştir. Bölge el değiştirmesine rağmen
İonlar bazı yerlerde egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Frigyalıların egemenliği
M.Ö 676-546 yılları arasında Lidyalılar izlemişlerdir.
Son Lidya Kralı Krezüs'ün Pers hükümdarı Kurus'a (Kirus) yenilmesiyle M:Ö 546
yılında Anadolu sahilleri dolayısıyla Menemen, Perslerin eline geçti. M.Ö. 334
yılına dek süren Pers istilası Büyük İskender'in Anadolu'yu istilası ile son
buldu. Makedonya Kralı Büyük İskender'in M.Ö 323 yılında ölümü üzerine
zaptettiği topraklar üzerinde, Helenizm krallıkları dediğimiz Asya, Mısır ve
Makedonya krallıkları kuruldu. Asya krallığı sınırları içinde kalan Batı
Anadolu'da Büyük İskender'in kumandanlarından biri tarafından bugünkü Bergama
ve yöresinde "Bergama Krallığı" kurulmuştur.
Bu sırada Menemen ve çevresi de Bergama Krallığının egemenliğini tanımıştır.
M.Ö 64 yılında Asya Krallığı Romalılar tarafından ortadan kaldırılınca kasaba
Romalıların egemenliği altına girmiştir. Daha sonra Roma İmparatorluğunun
ikiye bölünmesi üzerine(M.S 395)Doğu Roma İmparatorluğu'nun (Bizans) payına
düşmüştür. Anadolu'da Malazgirt zaferi ile başlayan Selçuklu egemenliği kısa
sürede Menemen'i de içine aldı.(1084)Ancak haçlı seferlerine rastlayan bu
dönemlerde Menemen'in birkaç kez el değiştirdiği görülmüştür.
Anadolu Selçukluları'nın son zamanlarında bağımsızlıklarını ilan eden
Germiyanoğulları'nın yardımı ile Manisa ve çevresini elde eden Saruhan Bey
1300 yıllarında Saruhan Beyliğini kurdu. 1313 yılında Saruhan Bey Menemen ve
Foça yörelerine de egemenliği altına alarak sınırlarını genişletti.
Anadolu'da Osmanlı Beyliğinin kurulması sırasında Saruhan Beyliğini ortadan
kaldıran Yıldırım Beyazıt Menemen'i de Osmanlı Beyliği sınırları içine dahil
etti. Yıldırım Beyazıt 1342 yılında Ankara Savaşında Timurlenk'e yenilince
Timur Anadolu Beyliklerine bağımsızlıklarını geri verdi. Bu arada Saruhan
Beyliği de eski toprakları üzerinde bağımsızlığını ilan etti. Osmanlı tahtında
hüküm süren Fetret Devri dediğimiz döneme Çelebi Mehmet, diğer kardeşlerini
yenerek son verdi ve yeniden Anaadolu Birliği'ni kurma çabalarına girişti.
Mehmet Çelebi Saruhan Bey'ini öldürterek bir asırdan beri devam eden Saruhan
Beyliğine son verdi.
Menemen ve çevresi de yeniden Osmanlı egemenliğine geçmiş oldu. 1425 yılında
2. Murat Menemen'i kesin olarak Osmanlılara bağladı. 1850 yılında eyalet
merkezinin Aydın'dan İzmir'e alınmasıyla Menemen'de Manisa'dan ayrılıp İzmir'e
bağlandı.
479 yıl Osmanlı idaresinde kalan Menemen, İzmir'in işgalini takip eden 17-18
Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edildi. Üç yıldan fazla süren
işgal sırasında Menemen çok kötü acı günler yaşamış; bu arada buna rağmen
Kaymakam'ı Kemal Bey de şehit edilmiştir.
İşgale rağmen Menemenli hiçbir zaman Yunan buyruğu altına girmemiş zaman zaman
dağlara çıkarak Yunan askeri birliklerine baskınlar yaparak zayiatlar
verdirmişlerdir.
Menemen, Kurtuluş Savaşı sonrasında zafer kazanan Türk Ordusu'nun 9 Eylül
1922'de şehre girmesiyle tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur. 9 Eylül günü
Menemen'in en mutlu günü olarak kabul edilmiştir.
MENEMEN'İN ANTİK ŞEHİRLERİ VE KAZI YERLERİ
HÖYÜCEK
Höyücek; Helvacı Beldesi ovasındadır. Prehistorik çağlarda denizle
bağlantısı olan Höyücek, ovanın Gediz tarafından doldurulması nedeniyle
denizden uzaklaşmıştır. 1949 ve 1954 yıllarında Türk Tarih Kurumu adına
Profesör Muzaffer ŞENYÜREK ve İzmir Arkeoloji Müdürü Hakkı GÜLTEKİN
tarafından kazı yapılmıştır. Höyükte, çok az miktarda mimarı kalıntı
bulundu. Çok miktarda elde yapılmış Kalkalitik çağ tekniğine göre pişirilmiş
seramik kaplar bulundu. Bunlardan büyük bir bölümü bezeklidir. Bezekli
(süslü) olanlar ise kapların üzeri sert bir cisimle kazılarak işlenilmişti.
Şekil bakımından kapların ağız kenarları düz, içeriye çekik veya dışarı
doğru kıvrıktır. Truva birinci ve ikinci katlarında bulunanlara çok
benzerler. Ayrıca bu tiplere Thermi'de, Yortan'da ve Kusura'nın alt katında
da rastlanılmıştır. Höyücek'te seramiğin yanı sıra bazı kemikten yapılma
eserlerde ele geçmiştir. Ancak hiçbir madeni buluntuya rastlanılmamıştır.
HÖYÜCEK 2
Höyücek 2; Aliağa'ya yaklaşık 6 km. uzaklıkta, Antik Kyme harabelerinin 2
km. güneyinde Bozköy yakınlarındadır. Burada da, Profesör ŞENYÜREK ile İzmir
Arkeoloji Müdürü Hakkı GÜLTEKİN tarafından kazılarak araştırma yapılmıştır.
"1959" Satıhtan itibaren 2 mt. derinliğe inildiğinde sadece Truva 1
kültürünü temsil eden tipik çanak ve çömlek parçaları bulundu. Bu araştırma
sonucunda Höyücek 2 höyüğünün Truva kültürünü temsil ettiği ve Truva 1
döneminde terk edildiği kanıtlanmıştır.
LARISSA
Larissa; cilalı taş döneminden kaldığı sanılan çok eski bir yerleşim
biriminin üzerinde Eoly' ler tarafından kurulmuştur. M.Ö. 1200 yılı sonları;
Eoly, Federalinin Baş devletidir. M.Ö. 800 yılları sonuna doğru Yunanlıların
egemenliğine girmiştir. Lydia ve Pers dönemlerini de yaşayan Larissa
Peleponesses savaşlarında tümüyle yıkılmıştır. Daha sonra yeniden inşa
edilen kent Galatlar tarafından da yağmalandı.
Kentin bulunduğu yerde 1902'den beri sürdürülen arkeolojik kazılar sonucunda
surlarla çevrili Yunan öncesinden kalma bir kent kalıntısı ortaya çıkarıldı.
M.Ö. 700 yıllarından kalma Akrapolis'ten günümüze sadece kent surları
gelebilmiştir. M.Ö. VI yy.dan kalma dinsel yapılardan tümü ortaya
çıkarılmıştır. Ayrıca bulunan üç saray kalıntısında doğu etkinliği
belirgindir. Kazılar sırasında ele geçirilen yapıtların bir bölümü Stockholm
Müzesine götürülmüştür. Bazı sütun başlıkları ve önemli buluntular İstanbul
Arkeoloji Müzesine gönderilmiştir.
TEMNOS
Temnos Görece köyü yakınlarındadır. M.Ö. III. yy.ın ilk yarısında
Lysimaches veya Philetaires başkanlığında Bergama Krallığıyla bir ittifak
yaptı. Attales 1 zamanında Bergama Krallığına katıldı. Roma İmparatoru
Tiberius devrinde Temnos büyük bir deprem geçirdi. (M.S. 17) Temnos
sikkelerinin İmparator Gallienus çağına kadar basmaya devam etmesine rağmen
önemini gittikçe kaybettiği sanılır. Bu tarihten itibaren eski kaynaklarda
şehrin adına rastlanılmaz. şehrin en önemli kutsal alanı Pinsies II
tarafından yakılıp yıkılan Apollon, Kynneissa ait Temonos idi. Dionysos
kültü kadar kuvvetli olmamasına rağmen, Apollon kültüründe şehir hayatının
önemi büyüktür. Temnos ünlü hatip Hermagoras'in doğduğu yerdir.
Hermagoras M.Ö. 150 yıllarında yaşadı. Üç hatibin en ünlüsü olan Quin
Tiliamus'da Instittie Oratarie (Hitabet Okulu) adlı eserinde Hermagoras'tan
söz eder (III.I. 16) Teknai Reterika (Retorik Sanatları) adlı 6 ciltlik bir
eser yazdı. Öğrencilerinden Hermagoras'tan sık sık söz edilmesi onun bir
okul kurmuş olduğunu gösterir.
MYRINA (Sebastapolis olarak da bilinir)
Myrina; Güzelhisar çayının denize döküldüğü yerde Çandarlı Körfezinin son
koyunda yer alır İki tepenin üzerinde bulunan ve bir rastlantı sonucu ortaya
çıkarılan Nekrpolis'te (mezarlık) ilk araştırmayı 1874 yılında M.E. Bultezzi
yaptı. 5000 kadar mezar bulundu. Şehrin M.Ö. 454 - 425 yılları arasında
Atina Konfederasyonunda önemli yeri vardı. M.Ö. 475 te Kserkes şehri
Gongylus 1 e verdi. Gonylus 1 de M.Ö. 339 da Myrina'yi oğlu Gongylos II ye
bıraktı. M.Ö. 260 yılında şehri Selinkiler ele geçirdiler. Fakat kısa
zamanda Arkaisos savaşı sonucunda Attelos tarafından geri alındı. Şehir, M.Ö.
II yy.da Bergama Krallığının hakimiyetine girdi. M.S. 17 - 20 yılları
arasında büyük depremler Myrina'yi tahrip etti.
NEONTIKOS
Yanıkköy yakınındaki bir tepenin üzerindedir. Eoly site devletlerinden
biridir. Kazı yapılmadığı için hakkında yeterli bilgi yoktur.
KYME
Eoly birliğinin en büyük site devletidir. Aynı zamanda döneminin en büyük
liman ve ihraç merkezidir. Önceleri Larissa'ya bağlı iken, Larissa'yı bir
savaş sonucu, yenerek baş devletliğini ilan etmişti. Baş devletliği uzun
süreli olmadı. Federalin diğer devletleri ortak bir hareketle Kyme'yi yenip
tekrar Larissa'ya bağlanmasını sağlamışlardı. Roma döneminde de dini merkez
olarak önemini sürdürmüştür.
LEUKEY
Maltepe köyü yakınlarında yöremizin en büyük höyüğünün yer aldığı tepenin
güney kısmında Pers kralı Keyhaenus' a isyan eden General Tahas tarafından
kurulan ada devleti Leukey'in kalıntıları bulunmaktadır. Her ikisinde de
kazı devam etmektedir. Henüz kazılarda elde edilen bulgular açıklanmamıştır.
MENEMEN'DE ANADOLU BEYLİKLERİ VE SONRASI ESERLERİ
Saruhanogulları Beyliği, Aydınoğulları Beyliği ile
ticaretini Sabuncubeli'nin geçit vermemesi nedeniyle Menemen üzerinden
gerçekleştirirler. İzmir-Manisa-Menemen üzerinden kervanlarla iki günde kat
edildiğinden iki günlük yolculuğun yarısı Menemen'e denk gelmektedir. Bu
nedenle Saruhan Beyi bir günlük yolculuğun gece molası için konaklama yeri
olarak Menemen'i uygun görür. Bir bedesten ile han inşa edilmesi için Kamil
Dedeyi görevlendirir. Han ve bedesten inşaatını halen mezarları Hıdırlık
Tepesinde bulunan iki usta yapar. Bu arada Kamil Dede Taşhan'ın yanındaki
türbeyi kendisi için yaptırır. Nitekim ölümünden sonra bu türbeye gömülür.
Taşhan, Bedesten ve Kamil Baba Türbesinin inşaatı için gereken su, ilginç bir
yöntemle Hıdırlık Tepesindeki kuyudan sağlanır. Kuyunun suyu diğer kuyulardaki
gibi alttan veya yanlardan gelmemektedir. Su üst taraflardan gelmekte
olduğundan, iki usta tarafından V seklinde oyularak kuyuya daha çok su gelmesi
sağlanılmıştır. Kuyunun tabanında toplanan sular borularla, az aşağıda,
şimdiki çeşmenin bulunduğu yere akıtılır. Suyun bir bölümü künk borularla
Taşhan yakınına akıtılır. Buldukları suyun kesintisiz aktığını gören ustalar,
inşa ettikleri çeşmenin yanı başınada öldüklerinde gömülmeleri için bir yer
ayırırlar. Nitekim öldüklerinde vasiyetleri üzerine çeşmenin yanına
gömülürler. Halen Hıdır Tepede bulunan iki mezar bu ustalara ait mezarlardır.
Halk arasında yaygın adı ise Hıdır Dede Yatırı'dır. Ustaların adları ise
bilinmemektedir.
Menemen içerisinde Yeni Sinemanın karşısında Kubbeli Bakkal ve Türbesi,
Kasımpaşa Mahallesinde Kasımpaşa Türbesi ve Kız Medresesi, Kazaz Camii, Taşhan,
Bedesten ve Kamil Baba Türbeleri önemli antik eserlerdir. Kasımpaşa Türbesinin
en ilginç yanlarından biri üzerinde boy atan fidanın zamanla ulu bir ağaç
olması, ağaç köklerinin türbeyi bir annenin yavrusunu kollarına alması gibi
sarmasıdır. Bu ağaç daha sonra arsa sahibi tarafından kesilmiştir. Kasımpaşa
Mahallesi'ndeki Medrese inşa edildiği günlerdeki gibi sağlam fakat oldukça da
bakımsızdır. Yapılacak az bir harcama ile güzelce restore edilebilir.
Bunlardan başka Gazez Camii de eski yapılar arasında yer almaktadır.
Ayrıca yakın tarihte Rumlardan kalma Mermerli Mahallesinde Kemik Kilisesi,
Değirmen Tepe mevkiinde Ermenilerden kalma Kiliseler halen ayakta durmaktadır.
Eski merdivenli pazaryerinin bulunduğu yerde de büyük Rum kilisesi mevcut idi.
Ancak 1960'lı yıllarda yıktırıldı.
Kaynak : "Tarihten Günümüze Bilinmeyen Yönleriyle Menemen" - Oktay
ÖZENGİN (Eylül,1996)
MENEMEN'DE TARİHİ YERLER *
Anonim Yapı
Menemen'de Kasımpaşa mahallesi, Cami sokaktadır. İnşaa kitabesi
bulunmadığından bir kütüphane mi, iptidai mektebi mi yoksa türbe mi olduğu
kesin olarak belli olmayan yazı, bazı araştırmacılar tarafından kütüphane,
imaret, mahalle sakinleri tarafından iptidai mektebi, bazılarına göre de Kasım
Paşa'ya ait türbe olarak değerlendirilmektedir.
Malzeme, teknik, süsleme ve en önemlisi plan şeması itibariyle tipik bir 14.
yy sonu 15.yy başlarına ait, beylikler devri yapısı olması kuvvetli bir
ihtimal olan bu yapı, sonraları kütüphaneye veya mektep olarak kullanılmış
olsa da türbe olarak inşa edilmesi daha uygun düşmektedir.
Cezayirli (Çerkez) Camii
Menemen'de Kasımpaşa mahallesinde yer alan camii, halk arasında Çerkez
Camii olarak da bilinmektedir. Kesin inşaa tarihi bilinmeyen yapının abdest
musluklarının üst kısımdaki tamir kitabesinde Cezayirli Mehmet Hoca tarafından
1152/1730-40 tarihinde camiinin tamir edildiği ve ayrıca, yine dışta buradaki
bir çeşmeye ait olup prtadan kırılmış başka bir kitabede de Sultan Cezayirli
Mehmed Hoca'nın 1156/1743 tarihinde buradaki çeşmeyi yaptırdığı yazılır.
Çınarlı Camii
Menemen'de tülbentli mahallesinde yer alan muhtemelen adını avlusundaki
Çınar ağaçlarından alan yapı halk arasında da resmiyette de Çınarlı Camii
olarak tanınmaktadır. Ne zaman inşaa edildiği bilinmemektedir. Avlunun
güneybatı köşesinde yer alan 2 cepheli olarak yapılmış olan çeşmenin üstünde
bulunan 2 kitabede1275/1858-59 tarihi bulunmaktadır. Her ne kadar bu kitabeler
doğrudan çeşme ile alakalı görünseler de ihtiva ettikleri tarih, camiinin
malzeme, teknik ve süslemelerini de uygun düşmektedir. Zaten çeşmenin batı
yüzündeki kitabe de Çelebizade el-Hac Mehmed Ağa'nın 1275/1858-59 senesinde
çeşmeyi ihya ettiğini belirtirken, güney taraftaki aynı tarihli kitabe de ise
Çelebizade el-Hac Mehmed Ağa'nın metevelli olarak yapıyı bina eylediği
yazılıdır. Bu nedenle kitabelerin sadece çeşmeye ait değil aynı zamanda
camiininde inşaasına ait olabileceği düşünülmektedir.
Ermeni Kilisesi
Geçmişte Menemen'deki Ermeni cemaate hizmet veren kilise halen boş olarak
duruyor. Esatpaşa mahallesi'ndeki Ermeni Kilisesi 1908-1922 yıllarında
kullanıldıktan sonra bir süre askeriye deposu olarak hizmet vermiştir. Ermeni
kilisesi bir dönemin simgelerini hala üzerinde taşıyor.
Gazez Camii
Evliya Çelebi'nin Gazzaz Camii olarak zikrettiği bu yapı Menemen'de halkın
Ahıdır dediği Ahi Hıdır Mahallesinde, belediye binasının karşısındadır. Giriş
kapısı üzerinde bulunan kitabesinden 983/1575-76 yılında Mustafa Bin Mahmud
tarafından inşaa ettirildiği anlaşılmaktadır.
Oldukça mütevazı olan yapının kesme taş konstrüksiyonlu harim giriş kapısının
bir bordür gibi çevreleyen kemerin ön yüzü yatay olarak dış bükey silmelerle
profillendirilmiş ve son derce dekoratif bir görünüm almıştır. Osmanlı
döneminde hemen hemen hiç karşılaşılmayan bu tür kemerlerin en erkene örneği
Konya Aladdin Camii avlusundaki Anonim Kümbet'te görülmektedir. (13.yy ilk
çeyreği)
Kasımpaşa Camii ve Türbesi
Kasımpaşa mahallesi, türbe sokakta yer alan şimdi tamamı ile yenilenmiş
Kasımpaşa Camii'nin güneydoğu kenarındadır. Bir rivayete göre türbede Kasım
Paşa ve oğlu bulunmaktadır. Başka bir rivayete göre de türbede Kasım Paşa'nın
1407 yılında Girit Savaşında üstün başarı gösteren bir askeri için yaptırdığı
söylenmektedir. Daha önceleri Kasımpaşa Camisine bitişik olarak yapılmış
olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Türbenin giriş kapısının üzerinde
bulunan ve net olarak okunamayan kitabesinde 1406 senesinde, Abdullah oğlu Ali
Ağa tarafından yaptırılmış olduğu sanılmaktadır.
Hristiyan Kilisesi
Kurtuluş Savaş'ından önce Menemen'deki Hıristiyan Rumların ibadet için
kullandıkları kilise halen dimdik ayaktadır. Camikebir mahallesinde bir süre
tuz fabrikası olarak kullanılan bu tarihi bina şimdi Belediye Fen İşleri'nin
deposu olarak hizmet vermektedir.
Larissa
Menemen'in kuzeyinde Gediz Nehri'ne 2 km uzaklıkta Buruncuk Köyü'nün üst
kısmındaki dağ üzerinde kurulu bir kenttir. Cilalı taş devrinden kaldığı
sanılmaktadır. İ.Ö. VIII. yy sonlarına doğru Bizans egemenliğine girmiştir.
Belli aralıklarla yapılan kazılarda, surlarla çevrili ve Bizans öncesinden
kalma kent kalıntısı ortaya çıkmıştır. Şehrin bir çok bölgesinde su sarkaçları
ve dehlizler mevcuttur. Larissa'dan Görece kalesine yer altı tünelinin olduğu
rivayet edilir. Şehrin büyük bir kısmı toprak ve kayalarla örtülüdür.
Özellikle tepeye giden 1km'lik taş yolu görülmeye değerdir.
Mahkeme Camii
Menemen'de pazarbaşı mahallesindedir. Halk arasında Mehmet Paşa Camii ve
Çivili Camii adlarıyla da tanınır. Kesin inşaa tarihi bilinmemekle beraber 17.
yy'da Menemen'i ziyareteden Evliya Çelebi, camii ile ilgili ilk bilgileri
vermekte ve adını da "Mahkeme Camii" olarak geçmekte oluğunu yazmıştır. Camii
avlusuna açılan batı girişinin 1275/1858-59 tarihli ve güneydoğu kenarında
açılan giriş üzerinde de 1324/1906 tarihli, birer tamir kitabesi
bulunmaktadır.
Mühürlü Sultan (Kız Veli) Türbesi
Menemen'de Pazarbaşı mahallesinde İlçe Müftülük binasının yanı başındadır.
Halk arasında "Kız Veli", "Mühürlü Sultan" ve "Kadın Türbe" adlarıyla
anılmaktadır. Halk arasında yatır olarak da tanınan ve türbenin Kırklardan
Veli Kız'a ait olduğu rivayet edilmektedir. Giriş kapısı üzerinde yer alan
kitabesi kaybolduğundan yapan veya yaptıran belli değildir. 500 yıllık olduğu
rivayet edilir.
Panaztepe Antik Şehri
Maltepe köyü sınırları içinde 1985 Temmuz ayında başlayan ilk kazı
sonucunda burada MİKEN uygarlığına ait antik şehir kalıntıları bulunmuştur.
Kalıntılar arasında liman ile mezarlık da ortaya çıkmıştır.
Bugüne kadar yapılan çeşitli bilimsel çalışmaların ortaya koyduğu neticelere
göre M.Ö.2000 ve 3000 yıllarında bir ada olması gereken Panaztepe'de asıl
yerleşim alanı, tepeyi güneyde yoğunlaştırarak bir yay gibi kuşatmaktadır.
Deniz seviyesinin düşmesi ile, kara haline gelen ve Gediz Nehri'nin taşıdığı
alüvyonlarla üzerine tamamen kapanan bu yerleşim alanındaki tabakalar
yukarıdan başlayarak aşağı doğru sıralanacak olursa; bunlar yakın geçmişte ait
bir köyün kalıntıları, Bizans dönemi kalıntıları, Genç Tunç Çağı, Orta Tunç
Çağı kalıntıları ve Eski Tunç Çağı'nın sonlarına ait kalıntılar şeklinde
karşımıza çıkmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda Panaztepe'nin Ege
Bölgesi'ndeki antik yerleşim merkezlerinden EN ESKİSİ olduğu ortaya çıkmıştır.
Kazı halen devam etmektedir.
Papazın Evi (İlk Askerlik Şubesi)
1903 yılında inşa edilen Menemen'in ilk askerlik şubesidir. Halen Camikebir
mahallesinde bulunan ve ev olarak kullanılan tarihi bina tipik bir Türk evini
yansıtıyor. Kapısından penceresine, bahçe duvarından çatı ve bodrum katına
kadar bütün özellikleri korumuş. Ayakta kalabilen Menemen'in eski ve ender
yapılarından biridir.
Taşhan
Türk İslam mimarisinin yaşanan örneklerinden bir olan TAŞHAN, yöremizde
bulunan en önemli tarihi miraslarımızdandır. Ön cephe kapısında yer alan
kitabesi kayıp olduğundan yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir.
TAŞHAN'ın yapımında görevlendirildiği söylenen, Taşhan bitişiğinde türbesi
bulunan Şıh Kâmil'in yaşadığı dönem 1600'lü yıllara rastlamaktadır. Bu durmda
Taşhan'ın Osmanlı padişahı I. Ahmet (1603-1617) yada Genç Osman (1618-1622)
döneminde yapıldığı düşünülebilir. Saruhanlılar döneminde yapıldığı konusunda
herhangi bir kaynak bulunamamıştır.
Taşhan kare planlı, simetrik girişli moloz taş ve tuğladan yapılmış iki katlı
bir yapıdır. Ticaretin canlanması ile başlayan kent içi hanların ilk
örneklerindendir. Üst katta 24 adet olan konaklama odaları bulunmaktadır. Kare
şeklinde avlunun dört tarafında tabanları granit taş olan tuğla kemer ve
çapraz tonozdan oluşan revaklar bulunmaktadır. Girişin sağında 13 basamaklı
taş merdivenle yukarı çıkılır. Her odanın iki yada üç nişi, bir ocak, yuvarlak
kemerli bir penceresi ve revaklara açılan kapısı vardır. Pencereler dikdörtgen
taş söveli olup, dökme çapraz tonozlu üretimlidir. Bu tonozların büyük bir
bölümü çökmüş durumdadır. Tüm cepheyi iki sıralı kirpi saçaklar kuşatır.
Taşhan, karşısında bulunan bedesten, mahkeme cami ve hamam ile bir külliye
oluşturmaktadır. Manisa'dan gelen kervanların İzmir yada Foça'ya ulaşmalarında
merkezi bir konumda olması, bir günlük mesafede yer alması, kervansaraylar da
olduğu gibi bir konaklama ve ticaret merkezi oluşmuştur. Bu açıdan Menemen
önemli bir ticaret kentiymiş. Taşhan 1997 yılında restore edilmeye başlamış ve
halen restorasyonu devam etmektedir.
Temnos (Görece Kalesi)
Yıkıntılar Hasanlar ve Görece Köyleri hududunda görülmektedir. Roma
İmparatorluğu döneminde büyük bir deprem geçirdiği tahmin edilmektedir. Temnos
ünlü hatip Hermagaras'ın doğduğu yerdir. Ancak bugüne kadar burada resmi bir
kazı yapılmamıştır.
Tezveren Şeyh Kamil Türbesi
Menemen'de Taşhan'ın hemen arkasındadır. Şeyh Kâmil'in Menemen'in fethi
sırasında şehit olan ve orduya bayraktarlık yapan veli bir kişi olduğu rivayet
edilir.
Türbenin giriş kapısının üstünde bulunan kitabede 1030/1620-21 tarihi
bulunmaktadır.
Kaynak : Menemen İlçe Milli Eğitim Md.
KUŞAKTAN KUŞAĞA
ÇÖMLEKÇİLİK
1900’lerin başına önünden geçip MENEMEN
’ in merkezine girildiğinde sıra sıra çömlekçi atölyeleri belirmeye başlar.
‘ Testihane ’ , ‘işlik’ ya da ‘çanakhane’ adını verdiği bu atölyeler, çömlekçilik
geleneğini bugün de yaşatmaya çalışıyor.
MENEMEN
çömlekçiliğin yapıldığı nadir yerlerdendir. Çömlekçiliğin burada ne zaman
başladığı kesin olarak bilinmiyor ama, kimi kaynaklara göre geçmişi Hititlere
kadar uzanıyor. Anadolu’da çömlek yapımı Neolitik devirde, yani MÖ 7000’li
yıllarda Çatalhöyük’te başlamış, MÖ 2000’lerde Mezopotamya’dan ticaret için
gelen Asurlular Hititlere çömlek yapımını öğretmişler. İlk yapılan çömleklerin
sargı-dolama yöntemiyle elde biçimlendirildiği; pişirimin ise genellikle açık
ateşte yapıldığı bilinmekte. MÖ 3. bin yılda çömlekçi çarkı bulununca, çömlekler
artık çarkta biçimlenir; pişirimde de ilkel fırınlar devreye girer. Kapsamlı
kazı çalışmaları yapılmadığı için yeterli bilgi olmasa da, Hacıbektaş ve Gelveri
(Güzelyurt) ilçelerinde Kalkolitik kültüre ait çanak-çömleklere rastlandığını;
20. yüzyıl başlarında Gelveri’de de çömlek yapıldığını biliyoruz.
ÇIKRIKTAN
FIRINA...
Güneş almayan, zemini toprak olan bu atölyelerde bir ya
da en fazla dört tezgâh var. Kapıya yakın, ışık alan bir duvar kenarına kurulan
tezgâha ise ‘çıkrık’ deniyor. Çamur teknelerinde suyla karıştırılarak bekletilen
kırmızı toprak, bir süre sonra kıvamını buluyor. Çamur, ait olduğu yatağın
türüne göre silisli, gevşek, yumuşak veya yağlı, sert ya da killi gibi farklı
özelliklerde olabiliyor. Çamurun cinsi, kabın türünü de belirler. Ayakla
çevrilen çark dönmeye başladığında, üzerindeki çamur kütlesi çömlek ustasının el
hüneriyle birkaç dakika içinde incelip yükselmeye başlar ve son şeklini alır.
Çarkta çekilen formlar, ‘yanalak’ denen havadar bir tezgâh üzerinde kurumaya
bırakılır. O arada boyanan ve cilalanan kaplar yeterince kuruduktan sonra
yaklaşık 600-700 derecelik bir sıcaklıkta pişirilir.
MENEMEN
atölyelerinde, boyları 20 cm’den 1.5 metreye kadar değişen, çömlek, küp, testi
ve güveç gibi işlevsel mutfak gereçleri bir yana, son yıllarda Hitit ve Frig
gibi Anadolu’nun en eski formlarını tekrarlayan hediyelik eşyalar da üretiliyor.
Büyük kentlerde, hatta Avrupa’da hediyelik eşya mağazalarında yer bulan
MENEMEN
işi testiler, antik formda çanak ve çömlek ürünleri bölgenin en önemli gelir
kaynağı. İlçede bulunan büyük ölçekli birkaç yer ise bahçe çömleği üretip
Avrupa’ya ihraç ediyor. Ayrıca dışarıdan gelen bazı sanatçıların yardımı ve
katkılarıyla işlerinde yetkinleşip seramik duvar panoları ve artistik çalışmalar
yapan atölyeler de var.
1970’lerin başında 200’den fazla atölye bulunan
MENEMEN’de bu gün, Çömlekçiler Esnaf Odası’na kayıtlı usta sayısı 100’ü zor
buluyor. Artık elektrikli çarklarda üretim yapılıyor, kimi atölyelerin vakum
presleri ve elektrikli fırınları da var ama, genç kuşaktan bu işe merak saran
yok gibi görünüyor.
Main Page
© Copyright
Aegean Terracotta Pots Manufacture TURKEY /
2005 - 2012
|